İYİ DİYELİM İYİ OLALIM
Erol KAYIKÇI
01 Ağustos 2015 Cumartesi 14:38
Üç türlü insan vardır: Birinciler bu topluma bir şey vermeden ondan almak isteyenler. İkinciler topluma bir şeyler verenler ve bunun karşılığını para, unvan veya saygınlık olarak almak isteyenler. Üçüncüler ise topluma bir şeyler verenler fakat hiçbir karşılık beklemeyenlerdir. Bu üçüncüleri tatmin eden tek şey vicdanlarına karşı sorumluluktur. Bir müminin akşam yatarken kendisine “Bugün Allah için ne yaptın?” diye sorması gibi, “Bugün ben halkım, insanlık için ne yaptım?” diye sorarlar. Mutlulukları veya mutsuzlukları bu soruya verecekleri yanıta bağlıdır.
İyi diyelim… İYİ OLALIM…
"Gün biter, gülüşün kalır bende"
Gün bitince, sizde ne kalır? ... Bir yığın pişmanlık, bir yığın kırgınlık, bir yığın hüzün mü acaba? ... Eminim öyledir... Kendimden biliyorum, güzel şeyleri anımsamak gibi bir huyumuz yok bizim... Akşam olup da başımızı yastığa koyduğumuzda, gün boyunca yaşanan en kötü anlar, sarf edilen en kötü sözler sıraya girerler gözümüzün önünde... Neden böyle söyledi? ... Keşke öyle davranmasaydım! ... Ben bunu hak etmedim! ... Gibisinden sorular hiç terk etmez bizi uyuyana dek, dayanılmaz bir baş ağrısıyla birlikte...
Oysa bir gülüşü, bir bakışı, yürekten söylenmiş bir sözü, gönülden verilmiş bir armağanı anımsamak ne kadar çok mutlu ederdi bizi... Huzurlu bir uyku uyurduk o zaman... Ve yeni güne umutla başlardık...
Yine bunun sorumlusu biziz aslında... Sürekli olumsuz düşündükçe, olumsuzu çağırıyoruz... O zaman da hayatımızda hiç iyi bir şey olmuyor, güzel bir şey yaşanmıyor gibi geliyor bize...
Babaannemi hatırlıyorum... Ne zaman kendisine, "Nasılsın?" diye sorulsa: "İyi diyelim, iyi olalım" cevabını verirdi... Hep de iyi oldu... Ne aman aman bir sağlık sorunu, ne de aman aman bir maddi sıkıntı yaşamadı ömrü boyunca... Bunu nasıl başardı diye çok düşündüm kendi kendime... Artık cevabını buldum: AFFETMEYİ BİLİYORDU... Başkalarını ve özellikle de kendisini affetmeyi... Ne kadar kızarsa kızsın, ne kadar üzülürse üzülsün, yaşadıklarından gerekli dersi alıp, öfkeyi, kini, hüznü, yarına taşımadan, dünde bırakmayı biliyordu babaannem...
84 yaşında kaybettik. Rahmetle anıyorum…
Yani, nasıl düşünüyorsa, öyle yol alıyordu yaşamı... İyiyim diyordu, iyi oluyordu... Sanki Usta Şair kendisinden yıllar sonra kaleme aldığı şu dörtlükteki derin anlamı, O, ta yıllar öncesinden biliyordu:
"Biten bir günün ardındaki hüznü
Doğan bir günün sevinciyle karşıla
Biter diye bıraktığın her sevgiden
Yeni bir orman biter yarına"
Bir insanın şöhretine, görünüşüne aldanma, namazına bakma, aklına doğruluğuna bak.
Erol KAYIKÇI
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2006-2015 Şebin Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.